11 Kasım 2013 Pazartesi

MODACIK

Baktım ben yazamıyorum uzun zamandır, dedim sayın Umut Cemgil, siz de en az benim kadar modadan anlamıyorsunuz ve fakirsiniz bir de üstüne erkeksiniz, buyrun siz yazın. Yazdı sağolsun boyfriendim. 
Yeterince havalı bir blog olsam konuk yazar derdim ama şu an diyebileceğim tek şey "Yazar mısın yea eki eki" kontenjenından yazarım Umut Cemgil'den moda üzerine bir yazı:


MODA… Çağımızın vebası. Her yıl birçok genç kızımızın pantolonlara sığmak uğruna bir taraflarını kırdığı, arkadaşlıkları bitiren, arkadaşlıkları başlatan, erkeklere ılık yaftasının yapıştırılabildiği, gıybet ve entrikalar dünyası. Kavram ve içerik olarak İtalya’da peydah olduğu tahmin ediliyor. İtalyanlar’ın roma rakamı, Mussolini ve Mario Balotelli’den sonra insanlığın başına açtığı en büyük bela. Belki Balotelli’den önce gelebilir.
Peki, bu İtalyanların götü ne oldu da kaşındı? Bu belayı başımıza neden sardılar? Şehirler fethedip birbirlerinin karılarını değiştirmeler, “olmaz Julius ben senden daha gavatım” demeler falan ne ara popülaritesini yitirdi de entarileri çıkartıp bikiniler giymeye, piercingler yaptırmaya, sürekli rock müzik dinleyip anaya babaya saygısızlığa başladılar?

Konuyla ilgili tarihçilerin çok fazla bir çalışması yok. Yani ilk hangi gavatın çıkıp “Hey Augustus, bu donu ben diktim, sence karımın götünde güzel durmuş mu?” dediğini bilmiyorlar. Ancak benim bireysel olarak yaptığım çalışmalarda, bununla ilgili çok enteresan bir toplulukla karşılaştım: Vizigotlar.

Tarihteki ilk modacının mezar taşı. “Sadece entarilerden üzümlerden kurtulun istedim şerefsizler.”

Vizigotlar, kanka kavimleri Ostrogotlar ile birlikte (yakınlıklarını anlamanız için Moldova-Romanya kankalığını örnek gösterebilirim) sürekli elektrik kesintileri, ilkel toplu taşıma koşulları (Metrobüs, Ikarus vb) gibi sıkıntılardan artık bunalmış ve meşhur Roma İmparatorluğu’na doğru şöyle bir uzanmak istemişlerdir.

Bir metrobüs (M.S. 365). Bazen yakıtla, bazen insan gücüyle hareket ettirilebilen, tekerlek isimli aparat ve sürücü isimli ehlileştirilmemiş canlılar tarafından yönlendirilen taşıma aletidir.

Vizigotlar, yön bilgileri zayıf olduğu için sürekli deniz kıyılarından seyahat etmişler ve bu seyahatleri süresince önlerine gelen her şeyi yakıp yıkmışlardır. Bu seyahatlerin kaçınılmaz sonucu olarak yeni kültürlerle kaynaşarak var olan kültürlerini adeta çöplüğe çevirmişler, Asya, Doğu, Orta ve Batı Avrupa falan Allah ne verdiyse karışıma uğramışlar, en nihayetinde ise bölünerek çok daha geniş alanlara yayılmışlar. Bu kültür farklılıkları yıllar içerisinde giyim kuşam alışkanlıklarına da etki etmiş, savaşlardan ve kraliyet binasının mozaiklerine kimin resminin yapılacağı tartışmalarından fırsat buldukça götlerini başlarını birbirlerinden daha farklı örtmenin gayretine düşmüşlerdir.

Navigasyon bilgileri sıfır olan Vizigotların bugünkü İspanya topraklarına ulaşma serüveni. Hiçbir topluluk bu kadar gerizekalı olamaz galiba.

Tahminen MS 400 yılları sırasında Roma topraklarına ulaşan Vizigotlar, burada kafaya takılan zeytin dallarını, beyaz entarileri görünce “entari giyilen ortamda delikanlılığın esamesi okunmaz” diye dellenerek Roma’yı bir güzel dağıtmış, günlük hayat ve eğitim alanında büyük bir kılık kıyafet reformuna gitmişlerdir. Bu reformlara göre Vizigotlar Roma halkından, beden eğitimi derslerinde aşortman denilen altlı üstlü bir kıyafet, günlük hayatta ise çeşitli desenlerle süslenmiş daha insancıl kıyafetler giymeleri istenmişti. Sonrasında bu reformların halk tarafından daha çabuk kabul görmesi açısından kıyafet yarışmaları düzenlenmeye başlanmış, yarışmalar neticesinde birinciye mermer, ikinciye bakır kablo, üçüncüye de taze zeytin dalı verilmesi kararlaştırılmış.
Süreç bu minvalde ilerlerken, birincilik ödülü olan mermer herkesin hayallerini süslediğinden, insanlar artık giydiği, yaptığı kıyafetler için fikir alış verişlerinde bulunmaya başlıyorlardı.

Bilinen ilk AŞORTMAN takımı. General Stilicho tarafından ilk dersin beden eğitimi olduğu günlerde ceketin üstüne giyilirdi.

Tarihin de getirdiği bu alışkanlık artık Romalıların gavat bir medeniyet olmalarına kadar gitmişti. Vizigotlar ise artık absürd bir gelenek halini alan bu uygulamadan sıkılarak “siktiret biraz da şu tarafa yürüyelim” deyip İspanya’nın yolunu tutmuşlar, ancak zilyon kültür karmaşası neticesinde çingenelere dönüşerek her biri ayrı yerlere göç ederek, topluluk olarak tarih sahnesindeki yerlerini terk etmişlerdir.
Bu aşamadan sonra moda, zengin Romalıların zengin Romalılara hava atma aracı olmuş ve gelenek bugüne kadar devam etmiştir.

GÜNÜMÜZ TÜRKİYESİ’NDE MODA
Aslında zenginliği falan eleştirecek değilim. Çünkü zenginlik eleştirilerek değil, harcayarak biter. Bunu da yapacak olan bizler değil, yine zenginler. Sonuç itibariyle -iyi veya kötü- moda dünyasındaki zenginlerden bahsetmeye hiç gerek yok. Dizimi kırıp senden benden bahsetmeye çalışacağım.
Zenginlik göstergesi olarak bilinen her şeyde olduğu gibi, kıyafetler de fakir insanların elinde değer kazanarak zenginlerin beğenisine sunulur. En güzel görünen fakir işi hangisi ise ona çok para verilir ve verilen bu para, temsilen 10 bin TL, ilginç bir ticaret döngüsüyle dönüp dolaşarak fakir işçinin eline 600 TL olarak geçer.

Ütücü Mustafa, ayda kazandığı 600 TL ile makinacı Aysel’e çıkma teklifi yapmanın planlarındayken. Ütülediği pantolonun hangi ikoncanın götünde olacağı zerre umurunda değil. O, makinacı Aysel’in götünü düşünüyor. O sırada muhtemelen radyoda Kral FM açık. Ancak Aysel’in Mustafa’da hiç gönlü yok. Atölyede çıkan dedikodulara göre Aysel, ustabaşı Mehmet ile işi pişirme aşamasında. Üstelik kalite kontrolcü Ali ile ilişkileri yeni bitmişken!

Her ne kadar işin tam göbeğinde olsalar da, giyim işçileri için moda ve kıyafet son birkaç yıla kadar önemli bir mesele değildi. Ne zaman ki arabesk rap türedi, ne zaman ki kirli kotlar ortaya çıktı, işte biz o zaman tükendik. Yine de bahsettiğim son birkaç yılı saymazsak, giyim atölyeleri küçük insanların küçük entrika yuvaları oldu. Bir bakıma, zengin insanların büyük dünyası, bir minyatür olarak canlandırıldı.

Fazla dedikodu yapmamaları için ağızları kapatılmış bir grup tekstil işçisini görüyorsunuz.

Moda, Türkiye’de sadece bir avuç insanın elinde ve kıyafetler bu insanların arasında dönüp dolaşıyor. Ve mümkünse, bir kıyafet bir defadan fazla giyilmiyor ve döngüsel olarak şekil değiştirip başka bir zenginin dolabına giriyor. Yani tahminen Türkiye’de sadece 50 tane lüks kıyafet var ve bu döngü sayesinde tasarımları değişirken sayıları hiçbir zaman değişmiyor. Modaya göre kıyafetin güzel olması değil, giyilen organın güzel görünüp görünmemesinde saklı. Eda Taşpınar’ın giydiği bir kıyafetin Kırşehirli makinacı Aysel’in giymesi, o kıyafetin değerini 50 bin TL’den 10 TL’ye düşürür ve işe bakın ki o kıyafeti yapan kişi yine de kâr eder!

Bir adet göt ve dikkatli bakıldığında hemen götün üstünde Eda Taşpınar’ın yüzünü seçebiliyoruz.

Yukarıdaki kıyafetlerin tasarımcılarını, defilelerinden hemen sonra tımarhaneye yatırmışlar.

Burada bitirmek istiyorum. Konuyu toparlamaya gelecek olursak, moda hakkındaki yazdığım tüm bu şeyleri bir saat içerisinde düşündüm.  Hayatım boyunca dışarı çıkıp kıyafet baktığım tek insan bu blogun sahibi olan manitam oldu. Ve bu kıyafet bakma tecrübelerimden sonra moda ve giyim kuşam hakkında söyleyebileceğim tek şey “Güzel olmuş ya. İyi yani. Rengi de hoş.”
Moda hakkında aslında hiçbir şey bilmeyen, birkaç sene öncesine kadar tek fikri “daha götünde don yok” olan bir insanın moda hakkındaki görüşlerini okudunuz. Bittiyse bir yüzünüzü yıkayın.








21 Eylül 2013 Cumartesi

Feşınviik

Arkadaşlar bu moda dünyasının günü haftası ayı bitmiyor. Sürekli bir şeyler. Yine moda haftası varmış New York'ta. Resmen büyük işsizlik örneği. Sırf masraf.
Bu olaydan arkadaşımın ciddili moda blogundan öğrendim. Hiç moda blogu takip etmiyorum ben tabii ki. Onunkini de arkadaşımdır, ayıp olmasın diye takip ediyorum. Ha bir de fotoğraflarını almama izin veriyor diye, canım kıps ;)
Şimdi ibretlik capslere geçelim.

Evet tabii ki Ece Sükan'sız bir moda aktivitesi düşünülemez. Kadın nereden nasıl bu kariyeri yaptı merak konusu. Uzun bacak bence moda ikonluğu kariyeri için yeterli ama bir insan defileye masa örtüsü giyip gider mi arkadaşlar siz söyleyin. Bir de uzaklara bakmalı poz vermiş teallam. 

Rihanna yine bir kına elbisesi giymiş. Üstelik ayakkabılar görümce ve onun arkadaşlarına 1 aylık dedikodu malzemesi verecek türden. 

Defilelerden de seçtim birkaç tane:

Bu Star Wars'taki kötü karakter kıyafeti gibi görünen şeyi utanmadan defilede sergilemişler. Arkadaşlar bunun nesi tasarım şimdi? Kalın perde kumaşını kes biç boynundan bağla, o kadar. Ya ben 5-6 yaşında yapıyordum bunları, annem kızıyordu. 

Arkadaşlar bu feşınvik 2014 İLKBAHAR-YAZ modası bu arada. Demek ki napıyormuşuz? Gelecek yaz Kırgız dağ köylüsü gibi geziyormuşuz. Defileyi izleyen gözlüklü beyefendinin bakışlarına katılıyorum.

Bu kızcağıza da duş perdesi giydirip salmışlar podyuma. Düşecek diye kolunu kıstırmış bir de yazık.

Kız canından bezmiş resmen. Çok haklı. 28 kat mefruşat giydirmişler kızın üzerine. İsilik olmadıysa iyi. Allah aşkına neyin ne olduğu belli değil şuna bir bakın ya. Üzerindeki ne, o kahverengi şey ne, etek mi giymiş, o şey içdonu mu belli değil hiçbiri. Tasarımcı dadaizme gönül vermiş son insan zaar. 


Şu yarak kürek şeyleri gösterecekler diye dünyanın paralarını harcıyorlar. Çok sinir oluyorum. Bir de eleştiri meleştiri yapıyorlar ciddi ciddi. Onların ben dertlerini sikeyim afedersiniz.

Şimdi size bir de Ukrayna'da yaşayan bir evsiz göstereceğim: 



Bu amcanın adı Slavik. Ukrayna'nın Lviv kentinde yaşıyor. Kendisi evsiz ama her gün başka kıyafet giyiyor ve poz veriyor. Diğer fotoğrafları için tıklayınız. 
Aradığınız moda babaannesinin eskilerini sata sata kendine ev yapmış Ece Sükan'da ya da 3-5 işsiz zenginin sırf birbirlerini çekiştirebilsinler diye organizasyonlar düzenleyerek sergiledikleri dolanmış kumaş defilelerinde değil. 
Kimse beni amcanın Ece Sükan'dan daha saçma giyindiğine ikna edemez.







31 Ağustos 2013 Cumartesi

Modası geçmiş

Arkadaşlar modayla hiç alakam olmadığını muhtelif zamanlarda belirtiyorum. Bu yüzden modayı günü gününe takip etmek gibi bir iddiam hiç yok. Zaten bence her sene aynı sikim sokum şeyleri kaktırıyorlar. Yok bu sene 60lar modaymış, yok bu yaz kafamıza marul takıp gezmeliymişiz, yok sonbaharda boynumuza yılan dolamalıymışız bilmemne. Hep aynı şeyler.
İşte ben şimdi size birkaç sene önce Prada'nın yakaladığı farklılığı göstermek istiyorum. Kimi yer 2011 kimi 2012 demiş. Bence hiç önemli değil. Bunlar gerçekten zamansız ayakkabılar...................

Evet bilmemkaç para vererek şu protez bacak gibi duran botlara sahip olabilirsiniz. Bunu alana bir de gerizekalılık sertifikası veriyorlarmış. 

Bunlar da diğer muhteşem modeller. Ya bunları alanların hakikaten rehabilitasyona falan gitmesi lazım. Ben neden bu kadar kerizim diye kendine sorması lazım. Neden bu parayı götüme sokmak yerine buna verdim demesi lazım.


Daha yakından bakın da gözünüz gönlünüz açılsın. Tasarımcı tiner mi kokluyor nedir allahaşkına bu nedir?

Daha önce de Prada'nın birbirinden çirkin elti-görümce ayakkabılarını koymuştum bloga. Sadece Prada'yla taşak geçmek için ayrıca bir blog açılabilir. Malzemesi çok. Keşke vaktim olsa. 
Bir de size sosyal mesajlı bir link vermek istiyorum Prada'yla alakalı: http://www.bianet.org/biamag/diger/118718-prada-cantadaki-adalet
Dünya her değeri parayla ölçmeye çalışan gerizekalılar yüzünden daha kötü bir yer zaten. 



26 Temmuz 2013 Cuma

Almıştım

Ne zamandır alışveriş postu yazmıyorum. Tabi bunda mezuniyet falan derken fakirlememin etkisi var. Öyle çarşı pazar gezdiğim de yok. Dükkan gezmekten zaten mezuniyet şeylerinden dolayı tiksinmiştim. O yüzden bu koyacaklarım biraz eski :(
Bu arada arkadaşlar Benetton ve Sisley'den "yeni koleksiyonumuz" diye mailler alıyorum, diğer popisi yüksek moda bloggerlarıyla birlikte. Tabi dijital iletişimlerini yürüten ajansın biraz, nasıl desem, BOŞLUĞUNA GELMİŞ diyeyim. Biraz baksalar benim reklamla kuklamla işimin olmadığını anlarlardı. Bu blogun hiçbir postu satılık değil, yani birmilyondolar falan veren olmazsa ahahah. O ZAMAN BİR DAKİKA DÜŞÜNMEM ARKADAŞLAR SORİ.
Şimdi aldıklarıma geçeyim.

Bunu Haziran başında H&M'den almıştım. 15 liraydı. Rahat böyle tiril tiril elbise. Az sonra bunu giyip evden çıkacağım <3 H&M'e ucuz falan diyorlar ama bence hiç de değil. Benim götüme benzeyen şeyleri, Miranda Kerr'in götüne benziyormuş fiyatına satıyorlar bence. Nadiren böyle ucuz şeyler bulunabiliyor. Ama bunu da ben taaa çoğu insanın varlığından haberinin olmadığı Marmara Park mağazasından aldım. AMA KİMSEYE SÖYLEMEYİN ŞURDA ZATEN KAÇ KİŞİYİZ. 

Bunu kısacık Bodrum tatilimden. Turgutreis'te bir çaput pazarı var kocaman. Çoğunlukla çakma mallar satıyorlar. Turistler acayip kapışıyorlar. Çakma dediysem ucuz sanmayın. Ama kur farkı işte, ecnebilere ucuz geliyor:/ ELALEMİN FAKİRİ BURDA ZENGİN HIAMINA. Neyse işte ben bu tulumu oradan aldım 10 liraya. Ama İstanbul'da giyemedim henüz. Aynı kumaştan yapılmış şalvar pantolonu Mango'da gördüm, indirimli hali 60 lira mıydı neydi. Yani düşünün. Pantolon diye fazla kumaş gittiğinden mi o para? 10 lira neree 60 lira nere?

Bu da benim kurtarıcılarımdan oldu. 3 hafta önce Beşiktaş'taki pasajdan aldım. Çok rahat VE BENCE ÇOK ŞIK OK?? Yırtık kotla giyiyorum, beyaz pantolonla, şortla (tabi ki), kırmızı pantolonla vs. Köylü deseni diyenin kalbini kırarım. Ama eskiyince kilim niyetine duvara asmayı da düşünmüyor değilim.

Bu kıyafet değil ama memnun kaldım diye bunu da koyayım dedim. Ben mezuniyet için makyaj yaptırayım diyordum. Sordum birkaç yere 120 lira diyen oldu, PEŞİNDE YARDIMCI OLURUZ diyen oldu. Bir de 50 liralık malzeme alırsan yaparız diyen oldu. Tabi ben fiyatları duyunca fenalık geçireyazdım. Ya ben kıyafetimi, ayakkabımı toplamda o fiyata almışım, vallahi delirmişler. Ben de gittim Watsons'a fondoten ve pudra aldım. Watsons'ta Flormar standları kalkmış, yerine bu markayı koymuşlar. Baya ucuzdu. Denedim, aldım. Makyajı anneme yaptırdım gayet de güzel oldu. Bunun fiyatı 7 lira mıydı 8 lira mıydı neydi. Ben gayet memnun kaldım. Ama gitmişim salak gibi tasterını almışım :( BİLİRSİNİZ 3 KURUŞUN BİLE HAKKININ PEŞİNDEYİM!

Şimdilik durumlar böyle. Artık sıfatım "işsiz" olduğu için daha da alışveriş postu giremem sanırım :((((




2 Temmuz 2013 Salı

Mezuniyet Şeyleri

İnsan lisans hayatını 739473 senede falan tamamlarsa içinde ne heves kalıyor ne istek. Mahalle baskısı demeyelim de domuzluk gibi olmasın, sevdiğim insanlarla paylaşacağım anlar olsun diye mezuniyet törenine katılıyorum. Ama kıyafet ayakkabı vs. hiç benlik şeyler değil.
Fikrine güvendiğim, beraber tükkan gezip AY BU NE ALLASEN PAÇOZ PAÇOZ demekten keyif aldığım insan, ev arkadaşım, haftasonu tatilde olduğu için ben de manitamla kıyafet baktım. Ama denediğim hemen hemen her kıyafetin de fotoğrafını yolladım ona da. TATİLDE DE RAHAT VERMEDİM!
Arkadaşlar, böyle özel gün kıyafeti seçmek ne zor şeymiş ben unutmuşum. En son bin sene önce kuzenimin düğününe gitmiştim. Onun için de ilk girdiğim dükkandan anneme bir elbise aldırtıp çıkmıştık. Şimdi böyle iş başa düşünce yeminlen darlandım! O kabinler bana dar geldi.
Bir de kalabalık! Her yer doluyor taşıyor. İndirim başlamış her taraflarda kadınlar delirmiş gibi 10 parça birden denemeye giriyorlar kabinlere. Manitam ama sağolsun baya yardımcı oldu. Ben sıkılıp bunaldıysam o sıkıntıdan kendini jiletleme noktasına gelmiştir herhalde.
Nihayetinde 2 gün sonra AMAAAN SKERLER! deyip aldım bir elbise. Çektiğim kezban fotoğraflarını da paylaşayım. En azından iki tanesini.

Bu beyaz elbise Bershka'daydı. Yani öyleydi sanırım öyle çok dükkan gezdim ki hatırlamıyom lan! Fiyatı 60 liraydı. Ama ondan da emin değilim. Evet ne kadar tırt bir moda bılogırı olduğum bir kez daha ortaya çıktı. AMA BEDENİ S ARKADAŞLAR NET.

Bu da Mango'dan aldığım elbisem. İndirimdeki fiyatı 75 liraydı. İçim gitti ama anne baba yardımı oldu hafiften neyse ki.

Böyle fotoğraf çekmek çok zormuş bu arada. Elimi belime neden koydum ben de bilmiyorum. Herhalde böyle gördüğümden. Yani genelde el belde çekiliyor bu fotoğraflar diye öyle yaptım. Komik oluyormuş, komik görünüyormuş hakikaten. Ama dalgasına açtım ben zaten burayı. Atış serbest gençler. 
Uzun süredir bir şey yazmamamın sebebi de hem okulun son dönemi olması, sınav tez bilmemne hem de Gezi Parkı ile başlayan süreçti. Hem fiziksel olarak orada olmak hem de olanı biteni takip etmek kafamı başka bir yere vermeme engel oldu. Ama güzel oldu. Yaşanan şiddet ve hukuksuzluklar elbette sinir bozucu. Kayıplar da var, maalesef. Hepsinin ailelerine sabır diliyorum. Diğer yandan da kendi küçük dünyamızdan sıyrılıp neler olup bittiğini anlamaya başladığımız, mücadele etmemiz gerektiğini, hesap sormamız, sokağa çıkmamız, bağırmamız, ses çıkarmamız gerektiğini öğrendiğimiz bir dönemdi ki hala devam ediyor.
Bu blog da saçma sapan tasarımlara, saçma sapan fiyatlara direniyor. #direnfakirlik

Mezuniyet kıyafeti falan bakma niyetindeyseniz hiç niyetlenmeyin aksjdksja. Bir şey kalmamış neredeyse. Hatta mezun da olmayın. Bakın ben oldum bi bok değişmiyor.
Geçen akşam kep töreninden bahsediyorduk ev arkadaşımla. Kepler bizde kalıyormuş ama cüppeyi veriyormuşuz okula geri. Ben kepimi fırlatmayacağım arkadaşlar. Fırlatıyorsun bi, kiminkini aldığın belli değil. ELALEMİN KAFASININ YAĞI KİRİ TERİ BULAŞMIŞ KEPİNİ ALAMAM VALLA HİÇ.
Kepli cüppeli mezuniyet capslerimle görüşmek ümidiylen. (Daha bunun ayakkabısı var YA SABIR)


22 Nisan 2013 Pazartesi

Gelen giden

Madem şurada hep beraber eğleniyoruz, kendime saklamayayım bazı şeyleri. Moda blogu ama olsun. Azıcık konsept dışına çıkmaktan zarar gelmez.
Bu bloga hangi keywordler ile geliniyor size göstermek istiyorum. Süper!

"ahahahaha beni pompalıyorlar" ile gelen arkadaşı çok merak ediyorum. Neden böyle bir arama yaptı acaba? Buralardaysan ses ver. "sikme dizisi" ile ne kastedilmiş ben anlayamadım ama önemli bir konuya benziyor. Umarım bu maceralı arayışta başına bir şey gelmez, dualarım seninle <3 "moda kıyafetler almalı mı" diye soran arkadaşa cevabım; 50 liradan pahalıysa alma kardeşim.

Bu daha önceki zamanlara ait, caps almıştım önceden. "paçoz modası giysiler" yazınca beni getiren google'ı kınıyorum. Ne alaka benim gibi asil moda zevklerahahaha. "fileli şeyleri giymekten tiksinme durumu"yla gelen arkadaş, çok netsin. Hayattan ne istediğini gayet iyi bilen birisin belli. Aynen devam! "taytın düşmemesi için" tıp çare bulamadı henüz buna :( 


Gel "zenci yarağiiii" kardeşim, sen de gel. Bizim kapımız herkese açık. Bizde boyu değil işlevi. "türkiye'deki şişman moda blogları" ile denilen tam anlatılamamış ama fikir şahane. Büyük bedenlere özel moda blogu hiç görmedim. Varsa bilen yazsın. Yoksa da yapsın. AMA BEN ŞİŞMAN DEĞİLİM YANİ OK???!


Ya böyle işte arkadaşlar. Etkileşim işte böyle şahaneli süperli bir olay. 



İnsana zorla ANANDIR dedirtiyorlar

Çok uzun zaman oldu bir şey yaz(a)mıyorum sevgili bloguma. Özledim açıkçası. Çünkü çok eğleniyorum ben. Hem yazarken hem gelen yorumlar müthiş oluyor hakikaten.
Okuldaki son dönemim. Haliyle sıkışığım. Ödevler, sunumlar, sınavlar, tez derken doğru düzgün bir şey yapamaz oldum. Boş bulduğum zamanlarda ya makale okuyorum ya da aptal aptal şeyler yapıyorum biraz kafam rahatlasın diye. Kısacası GÖTÜMDE AYI BAĞIRIYOR ARKADAŞLAR ANLIYONUZ MU :(
Neyse dedim hadi bir vöge bakayım, kesin saçma sapan bir şeyler vardır. Canım beni hiç yanıltmaz. İki tıkta şuna vardım :

Gördükleriniz sizi yanıltmasın. Bu bir ayakkabı değil, inşaat malzemesi. Merak edenler için söyleyeyim, marka Prada. 

Açılışı işte bu dünya çirkini şeyle yaptım. Kurdele koymuşlar bir de ya at sikine kelebek kondurmuş gibi. Böyle feşın olmaz olsun. 

Sonra en iyiler diye bir kısım var, oraya tıkladım. Baktım mezuniyet şeysi yapmışlar. E ben de mezun olmaya yakınım, konuyla alakalı sayılırım, dedim ki ahahaha hakikaten buraya bakıp mezuniyet kıyafeti alan var mıdır ya.

Böyle konbiller hazırlamış vög editörleri. Kıyafetlerin üzerine geldiğinizde fiyatları ya da görülen yazı çıkıyor. Arkadaşlar o fiyatı istek üzerine söylenecek şey bildiğin PARLATICI. Ya parlatıcı Tom Ford olsa ne olur olmasa ne olur. Gelip Tom Ford mu sürüyor dudağımıza, nedir yani? Lip Lacquer'mış bir de...Teallam. 

Çocuklarının bile gülerken görmediğini düşündüğüm, her konuda başarısız ama aşırı zengin olduğu için modacı kesilmiş insan Victoria Beckham'ın kendi gibi meymenetsiz çantasının (çanta değil de clutch falan diyorlar sanırım) fiyatını görüyorsunuz. Elbise de 3900 euro. Ya yamuk yumuk bişey zaten, evde kumaş sarsan etrafına aynı formu yakalarsın. Atlas Pasajı'nda görsen "ıyyy" Nina Ricci olunca "wooow" Hayır yani bir de bu elbiseyi giysen nasıl tuvalete gideceksin? Kimse düşünmüyor bence ama bu gayet problem bir mevzu. O elbiseyle klozete değmeden işini halletmeye çalıştığını düşün. Hah işte o paranla rezil olmak.

Hakan Yıldırım'ın markası Hakaan, diğer parçalarla tam bir uyum yakalamış. İsim konusunda yani. İkea mobilya isimleri gibi markalar. Hayatımda duymadım. Hakan Yıldırım da şöyle bir insan. Kilolu kadınlar Hakan Yıldırım giyemezmiş...Canım ya. Eminim kahrolmuştur hepsi, yazık. Gördüğünüz elbisenin daha güzellerini de semtinizdeki Rıza Butik'ten falan alabilirsiniz. Hatta o fiyata Rıza Butik'i alabilirsiniz. Üstelik Rıza sizin kilonuza da bakmaz, "önemli olan belinin oturması" der, "boyu hallederiz"der. Canım Rıza sçs. Ha eğer yanınıza kimseyi yaklaştırmak istemiyorsanız Hakaan elbise tam size göre. O kabarık şeyden ötürü 2 metre çapında bir kişisel alan yaratabilirsiniz.

Hakan Yıldırım hakkında verdiğim linkte röportajı var. Kendisinin ne kadar da ünlü olduğundan bahsediyor. Hakkındaki düşüncem, saçlarının vites topuzuna benzediği. Bu kadar. Bir de röportajda Anna Wintour'dan bahsetmiş Anna diye (Sezen Aksu'ya Sezen diyen orta yaş kadınlar gibi) Sürekli boka bakar gibi bakan Anna'yı da yazmaya karar verdim bir ara.
Bir ara. Çok ara olmadan umarım. 
Bir ara.





10 Mart 2013 Pazar

Ne giymemeliyiz?

Uzun süredir toparlasam da bir yazı yazsam diyordum. Okul başlayınca, bir de son dönem olunca kafa hep bir yerlerde. Bu durumdayken imdadıma ev arkadaşım yetişti. Vogue Türkiye'nin web sitesine bakıyordu, bana da gösterdi. Baktım inanılmaz bir malzeme kaynağı. Ne kadar tiksindiğim şey varsa hepsi Vogue'da <3
Vogue benim ve benim gibi fakirlerin hayatına "vööğh" olarak girdi. Ondan öncesinde benim için Vogue Madonna'nın güzel bir şarkısıydı ki aslında hala öyle. 86382736 sayfa dergi yapıyorlar, 86382730  sayfası reklam. Reklam bakmak için 9 lira mı vereceğim bir de?
Vogue gerçekten derya deniz bir kaynak. (Ne kaynağı olduğunu anladınız siz) Ben kendi "bu ne lan?"larımdan bir derleme yaptım.

Vogue'un biz sevgili modaseverlere günün stili olarak önderdiği tarzlardan biri. Günün stili köşesi gerçekten çok acayip. Editörler nerede ve hangi zamanda yaşıyorlar gerçekten merak konusu. Ay ama hakkını yemeyeyim kıyafet çok rahat görünüyor. Bu kıyafetle rahatça emmi çömelmesi pozisyonunda durabilirsiniz. Yalnız çok durmayın, Ziraat Bankası'ndan gelip tarım kredisi vermeye kalkabilirler.

Bu da yine günün stilinden. Daha önce Paris Moda Haftası fotoğraflarında görmüştüm. Hatta bununla ilgili yazmıştım. Özellikle "bu ne lan" dediklerimden bir tanesi. Moda haftasının Paris'te değil de Yozgat'ta yapıldığını düşündürten bir tasarım. Bunu kalkmışlar günün stili diye koymuşlar. Bence evde bile denemeyin.

Ve tabi ki bugün ne giydim köşesi... Bu ayki köşeci Eda Taşpınar ve varlığından iyice emin olmamızı istediği bacakları. Bronzluk alanında ülkemizi başarıyla temsil eden Eda Taşpınar, aynı zamanda her türlü hava koşulunda en az giyinme konusunda da oldukça iddialı. Ya arkadaşlar insan mart ayında nasıl böyle bir şey giyer aklım almıyor. Ben giysem akşamına cırcır olurum. Zenginler üşümüyor mu lan? Bir şey mi yiyorlar içiyorlar üşümemek için? Havyar ve şampanya mı bu ısının kaynağı? Yoksa bu sıçtığımın zengin muhitlerinde yerden ısıtma falan mı var?  Bir açıklama istiyorum.


Şimdilik seçtiklerim bu kadar. Böyle giyinmeyelim lütfen. Teşekkürler. 

26 Şubat 2013 Salı

Aldım

Dün hava çok süperliydi. Yani en azından bir kısmında güzeldi. Evden metroya yürüyene kadar götümden ter aktı ama dönüşte aynı göt bu sefer buz kesti. Bir önceki gece bok varmış gibi Oscar izleyip sabahladığımdan öğlene doğru uyandım. Baktım güneş falan var, attım kendimi dışarı. Biraz dolandım, Karaköy'e gidip boğazların jeopolitik önemini falan izledim. Sonra çıkmışken Terkos'a gideyim azıcık bakınayım, 5 liraya tişört alayım dedim. Gittim Terkos çıkmazına.

Şu eteği 5 liraya aldım. Bir şey alınca hemen giyme hevesim olduğundan çok beğenmeme rağmen aldığıma gönlümce sevinemedim :( Normalde böyle çok beğendiğim bir şeyi böyle bir fiyata alınca eve halay çekerek dönerim :( Kışın yazlık kıyafet almak tam fakirlik göstergesi değil mi?

Etek benim hayatıma çok geç girmiş ama tam ortasına yerleşmiş bir giysi. Çoğu kanının aksine bence gayet rahat bir şey. Ooh püfür püfür yazın. Mümkün olduğunca az giyinmek prensiplerinden biri. Ama maalesef bu nüdist tavrım kış için geçerli olamıyor. Ne bulursam üzerime sardığım için Robocop gibi geziyorum ortalıkta.

Baktım giyemiyorum zigon sehpamın üzerine koymak için çeyizime kaldırırım diyorum eteği. Öyle bir havası var evet. Ama çok yumuşak ve çok rahat. Beyaz olduğu için tabi ki HER ŞEYLE KOMBİRLENECEĞİNİ DÜŞÜNÜYORUM. Modadan anlamadığımı söylemiştim değil mi?

Bunu daha önceden almıştım ama koymaya fırsat bulamadım. 7,5 liraya aldım. Çok rahat bu da.
Fotoğrafta rengi tam belli olmuyor böyle varoş yeşili gibi bir renkte görünüyor ama vallahi değil. Böyle acı bir yeşil (hiç renk bilmemek)

Geniş geniş rahat rahat. Normal kazak işte. 

Böyle işte. Fakirlikten fazla alışveriş postu yazamıyorum kusura bakmayın :(




25 Şubat 2013 Pazartesi

Hay kırmızı halınıza...

Dandiklikten ölecek moda blogum da olsa, gelenek ve göreneklere bağlı kalma konusunda ısrarcıyım. Bu yüzden sizler için (yalan) oturdum dün gece bitmek bilmeyen Oscar törenini gözlerim Hayko Cepkin'inkilere dönünceye kadar izledim. Kıyafet yorumlayacağım (mı acaba?)
Kırmızı halı merasimi ne uzunmuş arkadaş ya, sıkıntıdan ruhumu teslim ediyordum. Kumaş görmekten fenalık geldi. Bir de ilk başlarda yemeklere ve içkilere yumulmaya geldiklerini tahmin ettiğim az ünlüler geldiler. Dürüst olmak gerekirse kırmızı halı töreninin büyük kısmını Facebook'ta Texas Hold'em Poker oynayarak geçirdim. Töreni izleme sebebim Seth Macfarlane'dı ama sıkıldım da sıkıldım yani.

Anne Hathaway ve memeleri geceye damgasını vurdu bence. Prada marka bir mutfak önlüğü giymiş kendisi. Kimbilir kaç ayda hazırlandı bu kıyafet ama netice bu. Bir de kadın zaten kireç gibi, bu renk de giyince hayalet gibi olmuş iyice.

Jennifer Garner Gucci giymiş. Güya houte coutre ama dekolteye bak. Etleri fırtlamış sanki kadın şişmanmış gibi. Göğüs kısmı bir tuhaf, oturmamış gibi falan. 

Jessica Chastain'i dün geceden önce tanımıyordum. Ntv'deki programda Arzu Kaprol övdükçe övdü şöyle mükemmel böyle güzel diye. Bence çok soluk. Sepia efekti koymuşsun gibi görünüyor. Kıyafet Armani'miş.

Reese Whitherspoon ve kumaş israfı kıyafeti. Ya bu kumaşa ne deniyor bilmiyorum da perdelik kumaş gibi görünüyor. Yine göğüs kısmı bir acayip görünen kıyafet. Bu törende zaten meme konusunda bir sıkıntı vardı genel olarak. Bir kadın daha vardı, yorumcu mudur nedir artık bilmiyorum, masaya memelerini koyup konuştu mesela kırmızı halı töreni sırasında. Onun fotoğrafını bulamadım. 

Charlize Theron çok güzel görünüyordu bence. Maşallah zaten boylu poslu endamlı kadın. Ben pek beğendim. Kıyafeti Dior'muş. Ha zaten Charlize Theron karton kutu falan giymediği müddetçe zaten güzel görünen bir kadın. Dior mior hikaye biraz.

Tabi bir de hem akademinin hem medyanın pompaladığı, HEM ÇOK AŞIRI YETENEKLİ HEM ÇOK GÜZEL BUNDAN SONRA BUNA TAPACAKSINIZ diye reklamını yapa yapa bitiremediği Jennifer Lawrance var. Ama zaten o her yerde, fotoğraf koymama gerek yok. Kıyafet yorumum ise; ödül almaya çıkarken DÜŞTÜ. Diyeceğim bu kadar.

Yemişim Oscar'ı ya bize bir şey olmasın. Evde çay koyup mandalina yiyerek izlediğimiz bir tören neticede. Müthiş uyumsuz ev kıyafetlerim içinde AYY GÖTÜM diye beğenmediğim kıyafetler için kimbilir ne kadar çok para ve emek harcandı. Ama bunlara değer mi? 
Moda için değmez. 





18 Şubat 2013 Pazartesi

Rihanna the Paçoz

Rihanna'nın ne şarkılarını severim ne kendisini. Sevgilisinden dayak yedikten sonra sanki varoşta yaşayan "kocadır sever de döver de" zihniyetli kadın gibi devam etmesi eminim birçok kadın hayranının kendisinden tiksinmesine sebebiyet vermiştir. Dediğim gibi ben zaten sevmem, afedersiniz yarak kürek şarkıları var "hadi oğlum istiyor musun alsana, ver bana ver bana haydi bebek oh yes" falan gibi şarkı sözleri var, nesini dinleyeyim. O olaydan sonra zerre saygım da kalmadı.
Ünlülerin moda dünyasıyla alakaları her zaman oluyor (maalesef) Biri çok mu parladı? Hooop hemen bir hazır giyim firmasıyla "kreasyon" hazırlanıyor. Aynı şeyi hatırladığım kadarıyla en yakın zamanda bir dudağı yerde bir dudağı gökte eroinman tipli şarkıcı Lana Del Rey, H&M için yaptı. Rihanna da River Island için yapmış. Açıkçası ben zerre inanmıyorum kendi tasarımları olduğuna. Ama Rihanna'nınkiler o kadar çirkin ki, gerçekten o yapmış olabilir.
Bitmek tükenmek bilmeyen moda haftalarından Londra'dakinde sergilenmiş koleksiyon. Bu her hafta bir yerde moda haftası olması da ayrı mevzu, ona da gıcık oluyorum. New York'taki yeni bitti mesela, 2014 kış defileleri yapılmış. Ne kadar gereksiz.
Koleksiyona bakacak olursak...

Rihanna düz kırmızı mayo tasarlamış bizim için, ne kadar süper değil mi? Düz kırmızı mayo gerçekten daha önce hiç denenmemiş ve çok cesur bir tasahahahahahaha. Sağdakinde de dünyada anlam veremediğim bir kıyafet olan boğazlı ve kısa kollu bir "şey" var. Bir de bunun boyu da kısa. Öyle giysen olmaz böyle giysen olmaz.

Kotlu şeye diyecek lafım yok. O kadar çirkin ki. Yani ben yapsam "kuzenim tasarlamş cnm ya of :S" deyip durumu kurtarmaya çalışırım. Sağdaki de bir dönem hepimizi esir almış nalet gelesice batikli gibi bir şey. Bir dönemin çamaşır suyuyla zehirlenmesine ya da "kız sen bunu da mı bozdun yok sana daha kıyafet" diye annesinden azar işitmesine sebep olmuş batik mevzusunu Rihanna utanmadan kullanmış. Tabi bunlar çamaşır sulu değildir de 2013 senesinde niye batik görüyoruz ya hala? Öl batik artık.

En güzellerini en sona sakladım. Soldakinin bir tasarım olarak sergilendiğini öğrendiğim andan beri dünya daha da çirkin bir yer benim için. Ya onu kim alıp ne yapsın? Sen sahneye böyle çıkıyorsun diye millet sokakta öyle mi gezsin? Ayrıca öyle bir özgürlüğümüz olsa (ki olsa keşke) da hayatta giymem. Siyah file ne ya? Utanmadan tasarım diyorlar bir de, sinirden kendimi skesim geliyor. Yemin ediyorum aynıları, hatta daha güzelleri sex shoplarda var. Sağdaki de kumaşı nasıl çarçur ederiz dersi niteliğinde. Tam bir " 35 kiloya düşersem eltimin kardeşinin kınasına giyerim" elbisesi olmuş, teşekkürler Rihanna <3

Bu kadar paçoz görünmek için TABİ Kİ baya para ödemek lazım. Kıyafetler 25 avrodan başlayacakmış. 
Biçki dikiş kursuna mı yazılsak ne yapsak?

NOT: Bir önceki posttaki fotoğraflarımı download edenler olmuş, arkadaşlar ne yapacaksınız benim fotoğraflarımı :( Kötü bir şey yapmayın :( 





31 Ocak 2013 Perşembe

moda değil, bu sefer benden

Yine de içeriği çok bozmayayım diye sadece link vereceğim. gıcık olursanız söyleyin lütfen :(
nasıl ameliyat oldum?

24 Ocak 2013 Perşembe

AY ÇOK MODA

Şimdi arkadaşlar, şöyle bir şey var ki hepimizin hayatı birbirine benziyor. Sanayi Devrimi'nden beri, üretim-tüketim ilişkilerimiz değiştiğinden hayatlarımız aynılaştı gittikçe. Sabah kalk, okula git, okul bitir işe gir, işe git gel, haftasonu eğlen-dinlen. O aktiviteler için bile aynı yerleri tercih et. Haksız mıyım allasen sevgili okur?
Moda dediğimiz şey farklı mı sanki? Değil. Hep bir tekrar. Kimbilir kaç kere duydunuz şunları: 60'LAR GERİ DÖNDÜ, 30'LARIN MOKOKOSU BU SEZON ÇOK MODA, 80'LERİN GÖTÜ BAŞI AYRI OYNAYAN TARZI BU SENE HİT falan. Hep aynı şeyler lan.

Bu sene böyle giyinmemiz lazım. Bu sene değilse seneye moda bu olacak. Hadi seneye olmadı, ondan sonraki sene kesin bunlar moda bak buraya yazıyorum. BOŞUNA MODA BLOGIRI OLMADIK HERALDE, NASI TESPİT KIPS ;)

Bir de Türk tasarımcıların en bayıldığım şeysi: OSMANLI'DAN ESİNLENDİM. Kumaşları mankenlerin üzerine dola dola, iki tane işleme koy, sonra "I <3 OSMANLI" 

1700'LERİN ETNİK ESİNTİLERİ :)))) böyle deyince dalga geçiyormuş gibi ama asıl dalga geçen çok bi bokmuş gibi tasarım diye kaktıran modacılar.

Şunu samimiyetle söylemek istiyorum; hepimizin alüminyum folyo giyip gezeceğimiz uzay çağı günlerini bekliyorum. Yeminle şu günün moda zımbırtılarından çok daha samimi. Hem de kafa rahat! Sar folyoyu, çık. Ohh herkesler leydigaga gibi. Sülalemiz raad olur.